Bugünkü yazımızda Irak’ın eski diktatörü Saddam Hüseyin’le ilgili bir iki hususuna değinme ihtiyacını duyduk.

1937 doğumlu, 1968 darbesi ile ismi duyulmuş, 1979 yılında Irak’ın devlet başkanı olmuştur. 2006 yılında da idam edilmiştir.

Hırslı, özgüveni haddinden fazla, diktatör, ailesi ve yakınlarını yönetimle ilgili en üst makamlara getirmiş, ABD ile dostluğu ilerletmiş, ABD’nin kendisine muhtaç ve mahkum olduğunu sanan, Irak ordusunu çok güçlendirdiği izlenimini veren, Irak’ı dünya devleti haline getirmeye kararlı, Allah’ın hududunu pek tanımayan, gereğinde halkın arasına karışıp onlar gibi namaz kılan, Kur’an okuyan, yer sofrasına oturan, onlar gibi giyinen, gerektiğinde gurur kibir abidesi ve şatafatlı yaşantısı ile ilgili kendini ve ailesini öne çıkaran, meydanlarda milyonları toplamak konusunda mahir, nasihat dinlemeyen, kafasına koyduğu şeyleri hayata geçirmekten çekinmeyen, bazen de kendi halkına karşı katliamlar yapmaktan geri durmayan bir diktatör kişilik.

Bu özellikleri ile yakın çevresine ve akrabalarına çok zararlar vermiş, kendi ülkesinin mahvına ve kendi ölümüne sebep olmuş, oğullarını ölüme sürüklemiş, damatlarını ve damatlarının ailelerini öldürmek veya hapse attırmak suretiyle, aile ocaklarını söndürtmüş, kızlarının hayat boyu sürgünlere gitmesine sebep olmuş, kendi yakın akrabalarının bazılarını idam ettirmiş, bazılarının büyük zararlar görmesine sebep olmuş, yönettiği devletin imkanları ile büyük servetler ele geçirmiş, bunları yurt dışında çeşitli yollarla değerlendirme gayretlerine girişmiştir. Öyle sanıyoruz ki, bu servetler, kendisinin ve evlatlarının ölümünden sonra dünya üzerinde bulundukları yerlerde kapış kapış yağma edilmiştir.

ABD’nin gerçek dost olduğunu düşünerek, onlara büyük bedeller ödemek pahasına ordusunu güçlendirerek, Türkiye dahil komşu ülkelere saldırma planları yapmış, bunlardan İran ve Kuveyt’e karşı şavaşarak ülkesinin mahvının alt yapısını hazırlamıştır.

İşte bu söz dinlemez, son derece tehlikeli, dediğim dedik diktatöre karşı, Erbakan Hocamız harekete geçmiş onu uyarmak ve doğru istikamete çekmek için çok çabalamıştır. “Allah Dostu Erbakan” kitabımızda da bu konulardan genişçe bahsettiğimiz gibi, Hocamız Saddam Hüseyin ile defalarca yüz yüze veya temsilciler göndererek görüşmüş, nasihatler etmiş, yönlendirmeye ve bilgilendirmeye çalışmış, bazı konularda muvaffak olmuş ise de, bir çok yanlışını onun söz ve nasihat dinlememesi sebebiyle düzeltmeye muvaffak olamamış ve bugünkü Irak’ın ve İslam dünyasının içler acısı durumu ortaya çıkmıştır. Bu görüşmelerinin bazısına Muhterem Recai Kutan Bey de katılmıştır.

Erbakan Hocamızın kendi ifadesine göre Saddam, 1979-80 yıllarında ABD’nin tahriki ile Türkiye’ye saldırma planları yapmıştı. Hocamız 1980 yılı yaz aylarında kendisini ziyarete gitmiş, Siyonizm’i enine boyuna anlatmış, ABD’nin planlarını sıralamış, Türkiye’ye saldırmak gibi bir gaflete düşmemesini, bunun her iki ülke için büyük felaketler doğuracağını anlatmıştır. Hocamız dönüşte etrafındakilere, “Çok şükür Irak-Türkiye savaşını engelledik” diye cümleler kurmuştu.

Ne yazık ki, diktatör Saddam bu görüşmeden hemen bir ay sonra İran’a saldırmış, 8 yıl süren savaşta, milyonlarca Müslüman ölmüş ya da yaralanarak hayattan kopmuştur. Kim mi kazanmıştır bu savaşı? Elbette Siyonizm ve ABD kazanmıştır.

Erbakan Hocamız bundan sonra da Saddam ile bir çok kere doğrudan veya temsilci göndererek görüşmüş, kendisine Arap kavmiyetçiliğinin ve Baasçılığın zararlarını anlatmış, onu İslam’a hizmet etmesi ve İslam Birliğinin kurulması için ortak çaba içine çekmeye çalışmış ise de söz dinletememiştir.

İran-Irak savaşının sona ermesinden sonra Kuveyt’e saldırması sırasında tekrar bir görüşme olmuş, Hocamız Saddam’a ABD’yi yeniden anlatmış, şimdi Kuveyt’e saldırısını destekler görünen ABD’nin, aslında kendisinin ve Irak’ın kuyusunu kazmak niyetinde olabileceğini, bu oyunlara gelmemesi, Kuveyt’ten çekilmesi gerektiği, yolunda nasihatler ettiyse de diktatöre dinletememiştir.

Tam da ABD’nin ilk Körfez harekatı sırasında Erbakan Hocamızın TBMM’de yaptığı konuşmasını hepimiz hatırlarız. ABD’nin Türklerin Kürtlerle savaştırılması ve Büyük İsrail’in kurulması için planlar yaptığını anlattığı o konuşması.

Öyle tahmin ederiz ki, Erbakan Hocamız 28 Şubat’tan sonra da, diktatör Saddam ile yine görüşmüş ve son defa onu ikaz etmiştir. Bu konuda bizim bir bilgimiz yoktur. Bilgisi olan varsa tarihe ışık tutmak için açıklama yapmalıdır.

11 Eylül 2001 İkiz Kuleler Mizanseni’nden sonra ABD ve Avrupa ülkeleri, kurdukları koalisyonlar eliyle (Maalesef bu koalisyonlara AKP iktidarını da katmışlardı) Irak’ı işgal ederek Haçlı seferlerini başlatmışlar, gerçek planlarını devreye sokmuşlar ve bugün Erbakan Hocamızın endişesi olan Türk-Kürt savaşının kapısına gelinmiştir.

Anlatacak ve yazacak çok şey var.

Ama Hocamızın nasihatlerinin içte ve dışta dinlenmemesi, başta Irak olmak üzere İslam dünyasının mahvını getirmiştir, halen de getirmektedir. Şayet dinlenseydi bugün Türkiye’nin ve dünyanın ne halde olacağını düşündükçe insanın dizlerini döveceği geliyor.

Ah kafa ah!

Ah kafalar ah!

NASİHAT

Dostundan geliyorsa şayet,

Dinle, çünkü o nasihattir;

Düşmanından geliyorsa şayet,

Dinleme, çünkü o nasihalttır!

Ekrem Şama

...