Ekrem Şama'nın meridyenhaber.com haber sitesi için kaleme aldığı zevkle okuyacağınız enfes bir yazı...
Eskiden 30 lara kadar çıkmıştı. Şimdilerde 16 bakanlık var.
Türkiye’nin nereden nereye geldiğini bu bakanlıkların icraatlarını inceleyerek görebiliriz.
Bu iktidarın 2002’de devraldığı Türkiye tablosu ile, bu gün getirdiği tabloyu yan yana koyduğumuzda baş aşağı gitmişliği açıkça görmek mümkün.
En çok övündükleri iki tablo var:
İlki, Türkiye’nin beton, çelik, asfalt ve hafriyat yatırımlarının olağanüstü seviyelere çıkarılmış olduğu. Ama bunun karşılığının borç hanemizde katlanmaya devam ettiği ve bu yatırımların, üretim ve istihdama gereğince katkı sağlamadığı hatırlanırsa, hiç te övünülecek bir tablo olmadığı anlaşılır.
İkincisi, insan hakları, özellikle kılık kıyafet, daha da özelini söylersek “başörtüsü” sembolü ile özetlenecek hürriyetin sağlanmış olması. Geçenlerde bir tek savcının başörtüsü konusunda yüksek mahkemeye yaptığı itirazın, Türkiye’de deprem meydana getirmiş olduğuna bakarsak, bu konunun yasal bir zemine kavuşturulamadığını, değişen iktidarların keyfi uygulamalarının konusu olabileceğini göstermeye yettiğini gördük.
Bunların haricinde hangi bakanlığın durumunu ele alırsanız alın, tablonun 2002 yılında devraldıklarından daha gerisine gittiğini görmek için büyütece veya dürbüne ihtiyaç yoktur. Birkaç tanesini alt alta yazarak örnekleyelim:
Terör konusu çözülemediği gibi, teröristler tam teçhizatlı ve eğitimli ordular kurdular.
Türkiye’nin nüfus dağılımındaki 17 yıllık değişim felaket zillerini çalıyor.
Ekonomi ve enflasyon bakımından ülkemiz 17 yıl önceki seviyenin de gerisine gitmiş durumda.
Borçlar kabarırken, borcu borçla kapatma politikası bir sarmala dönüşmüş durumda.
Tarım, sanayi ve hayvancılık tepe taklak olmuş, ithalat alınan borçları yiyen karadelikler haline dönüşmüş. Dış ticaret ve cari açık önü kesilemez seviyelere tırmanıyor.
Dış politikada dönülüp dolaşılıp, defalarca aldatan, oyun oynayan, kumpas kuran, teröre destek vererek Türkiye’ye düşmanlık yapan, ekonomimizi uzaktan yakından üfürerek krizden krize sürükleyen bir ABD’nin, yeniden dümensuyuna girilerek muhtemel oyunlarına alet olunacak duruma getiriliverdi.
İslam Birliği projelerinin hasıraltı edilmesi, D-8’in işlevsizleştirilmesi, eğitimdeki acıklı durum, aile müessesesindeki çatırdamalar, şehirlerdeki plansız beton yığınları, kumarın, fuhşun, ahlaksızlığın, hırsızlığın, uyuşturucu bataklığının 17 yıllık yolda zirve yapmış olması, Avrupa Birliği sevdasının iyi, kötü var olan ahlaki ve manevi düzenimizi de perişen etmesi, fabrikaların AVM’lere dönüşmesi, adaletin güçlüler elinde oyuncak haline getirilmesi, işsizliğin 17 yılda tavan yapması…
Velhasıl hangi bakanlığın durumunu ele alırsanız alın, beka sorununu gündeme getirmekte… Bu durumların artık, bunların eliyle düzelme ihtimali de maalesef yoktur.
Şimdi kendi kendimize bir iki soru soralım:
1-Ülkemizin beka sorununa gelmesi durumu 17 yıl önce AKP’nin halka verdiği sözle bağdaşıyor mu?
Verdikleri söz asla bu değildi. İlk söz ve vaatlerine bakarsanız ülke şimdi çağ atlamış olacaktı.
2-İktidar mensupları kafaları çalışmayan, bilgisiz, beceriksiz, yeteneksiz, tembel kişiler midir ki, ülkeyi bu duruma getirdiler?
Asla değiller. Görmez misiniz, her seçim öncesi öyle mizansenler yapıp beceriyorlar ki, halk korkusundan veya umutlanarak bunlara oy vermek zorunda kalıyor?
3-Kötü niyetli midirler ki, ülkeyi bu duruma getirmişlerdir?
Bunu söyleyemeyiz. Bu adamlar ülkesini milletini seviyor ve bilerek kötülük yapacak durumları yok. Yok ama bunlara akıl vermekte olan bazı kişilerin kötü niyetli olmaları muhtemeldir. Ama belgemiz olmadığından bu konuda kesin bir yargıya varamayız.
4-Bunlar halka ayrı söz, kendilerini iktidara getirp orada tutanlara ayrı söz mü verdiler ki, o sözlerini tutmak için ülkeyi geri viteste tutuyorlar?
Böyle de diyemeyiz. Ancak bir yerlere bazı sözler vermiş ve onların kaş göz işaretleri ile çizdikleri yoldan bir daha çıkamıyor olabilirler. Ama elde belge olmadığı için bunu da diyemiyoruz.
5-Bunların kadrolarına sözleri geçmiyor mu acaba? Bunlar doğru şeyler yapmak için emirler veriyorlar, ama kadroları bu emirleri tamamen ters yüz ederek mi uyguluyor?
Bu ihtimal zaman zaman olmuş olabilir. Ama böyleleri varsa bunları değiştirmek ellerinde olduğundan dolayı, sürekli bir ihanet olamaz!
Bunların hiç biri bu kötü durumu izah etmeye yetmiyor.
O zaman son soruyu soralım:
6-Erbakan hocamızın dediği gibi; “Bunlarda un var, yağ var, şeker de var, ama helva yapamazlar. Çünkü maya yok maya, maya!”
Tam isabet değil mi?
Milli Görüşe ihanet edip giderken yanlarına maya alıp gitmeleri mümkün değildi.
Yani, mayaları yok, mayaları!
MAYA VE KEZZAP
Kadro diye aldılar onca kezzabı,
Sandılar ki, bunlar hep ak maya!
Süte maya diye kattılar kezzabı,
Kazan eridi süt başladı akmaya!
Ekrem Şama