“Bu seçimler, yedi düvelin ülkemize, milletimize saldırdığı bir dönemde  büyük önem arz ediyor.”





“Bu seçimler, yedi düvelin ülkemize, milletimize saldırdığı bir dönemde  büyük önem arz ediyor.”
Bu cümleyi geçen gün Sayın Cumhurbaşkanımız ifade etti.
Düvel, devlet kelimesinin çoğuludur. Osmanlı’nın son döneminde yedi cephede, yedi devlete karşı savaş verilen yılları ifade eden bir cümle idi.
Son 17 yıldır yine dillendirilen bu “yedi cephe ve yedi düvel ile savaş” tabirini biraz eşeleyelim mi?
Yedi düvel deyince biz bugün şu devletleri anlıyoruz:
1-ABD, 2-Rusya, 3-İngiltere, 4-Almanya, 5-Fransa, 6-İtalya, 7-Hollanda. Başkaları da var ama illa 7 olacak ya, bunları sayarız.
Bunlardan Rusya’yı, ayrıca başka bir makale konusu yapmak üzere ayıralım. Diğerleri ile NATO ortağıyız. 
Bu devletlerin hemen hemen hapsi ile terör konusunda koalisyon ortaklığı tesis edildi. Ayrıca ABD ile stratejik müttefiklik ve kadim dostluk kuruldu.
Bu devletler birlikte veya ayrı ayrı olarak, 17 yılda tam 7 kere bu iktidarı aldattılar, devletimizi onulmaz zararlara uğrattılar.
Sayalım mı?
İlki: Tam 7 İslam devletini askeri ve stratejik operasyonlarla işgal ettiler, katliama uğrattılar. Bu iktidarı da, operasyon sona erince paylaşım masasında size de yer vereceğiz, diyerek aldatıp desteğini aldılar. Ama asla dedikleri gibi olmadı.
İkincisi: Size Osmanlı’yı yeniden kurduracağız diyerek çeşitli vaatlerde bulundular, fedakarlıklar yaptırdılar, sonunda aldattılar.
Üçüncüsü: Kredi musluklarını açarak oluk oluk para akıttılar, ama bu paraları ölü ve üretken olmayan yatırımlarda kullandırdılar. Borçların milletin gırtlağına dayanmasını sağladılar. Şimdi ise faizlerini bile ödeyemez duruma düşürdüler.
Dördüncüsü: Siz üretimle uğraşmayın, biz size üreteceğiniz maliyetin altında mamul mallar ve ileri teknoloji ürünleri vereceğiz, sizi zarardan kurtaracağız, devleti üretimden çekin, dediler. Böylece de fabrikalarımızı sattırıp çoğunun yıkımını sağladılar. Şimdi ise üretemeyen bir devlet konumuna düşürdüler.
Beşincisi: Başta gelişmiş silahlar olmak üzere, bizimkilerden yüklü siparişler ve peşin ödemeler aldılar. Bunların çoğunu vermekten vazgeçtiler, peşinatların üzerine yattılar. Ama aynı silahları ve daha fazlalarını terör örgütlerine verdiler. Devletimizi beka sorunu konşulacak kadar, silah ve ekonomik abluka tehdidine aldılar.
Altıncısı: Uzaktan üfürme ile ekonomik krizler oluşturdular. Zaten altyapısı sıcak paraya dayanan ekonomimizi mahvettiler, yıllarca onarılamayacak kadar tahribata uğrattılar. Halkımızı zarara soktular.
Yedincisi: İki de bir NATO tehdidini demoklesin kılıcı gibi tepemizde sallandırılır duruma getirdiler.
Dahası da var ama illa yedi olacak ya, gerisini saymayalım.
Başka bir yedi daha akla geliyor:
Yedi İslam devleti, bu günkü iktidarın da destek ve yardımları ile parçalanmış veya ezilmiştir.
İlki: Bir İslam devleti olan Afganistan, ABD ve NATO’nun işgaline uğramış, mahv u perişan olmuştur. Müslüman zayiatının hattı hesabı yoktur. Maalesef 17 yıl önce askerlerimiz Amerika’nın “terörle mücadelesine”  yardım etmek için, bu iktidar tarafından araştırılıp soruşturulmadan Afganistan’a gönderilmiştir.
İkincisi: Bir İslam devleti olan Irak, 2003 yılında ABD ve koalisyon ortakları tarafından işgal edilmiş, paramparça olmuş, milyonlarca Müslüman katledilmiştir. Maalesef üslerimiz, limanlarımız ve havalimanlarımız işgal güçlerinin emrine verilmiş, 4990 sorti bizim topraklarımızdan yaptırılmıştır. Zalimlere lojistik ve her türlü destek verilmiştir.
Üçüncüsü: Bir İslam devleti olan Libya, bu süre içinde topraklarımızı kullanan NATO’nun sladırısına uğramış, mahv u perişan olmuştur. Saldırganların emniyetini donanmamıza sağlattırmışlardır.
Dördüncüsü: Bu süre içinde Suriye neredeyse yok edilmiş, boşaltılmıştır. Amerika’nın sözlerine ve vaatlerine kanan iktidar mensupları çıkan iç savaşı körükleyenlerin safında yer almıştır.
Beşincisi: Yine bu 17 yıllık süre içinde “Arap baharı” safsatasını gerçek sanan bizim iktidar mensupları, Mısır’ın uğradığı facialara sebep olanların safında yer almış, Müslümanlar “darbe” yerken ancak uzaktan “teessüf” bildirmekle yetinmek zorunda kalmıştır.
Altıncısı: Afganistan’ı üs olarak kullanan NATO bir İslam devleti olan Pakistan’ı zaman zaman bombardımana tabi tutmuş, çok sayıda Müslüman katletmiş, şehirleri köyleri yıkmış, yakmıştır. NATO ortağı olan Türkiye bu rezaletin önlenmesi için gerekli hassasiyeti maalesef göstermemiştir.
Yedincisi: Bir İslam devleti olan Yemen, son yıllarda vahşi saldırılara uğramakta, toplu katliamlara tabi tutulmaktadır. Olayların başında bu iktidar yetkilileri ABD’nin piyonu olarak çoluk çocuk demeden katliam yapan Suudi Arabistan’dan yana tavır koyup, gerekirse destek vereceklerini açıklamışlardı. Şu anda da Müslüman devletleri örgütleyip, bu menfur saldırıları önleme ve çarpışmaları durdurma çabasına girmek yerine, yine batılı saldırganları bölgeye müdahale etmeye çağırmak gibi fahiş hatanın içindedirler.
Şimdi insaf ile düşünelim:
Yedi düvel saldırısı tehdidi ile AKP’ye oy isteniyor. 17 yılda bu tehdidi önleyici hangi icraatlar yapılmıştır? Tam aksine tehditlere daha çok açık bir ülke haline getirilmemiş miyiz?
Yine seçim önceleri bu tehditlere adeta sarılırcasına oy devşirip, seçim sonrası dostluk, müttefiklik, ortak amaçlar, medeniyet projeleri, tek gaye, beraber yapılacak daha çok işlerimiz var, gibi söylemlerle bu yedi düvel ile dostluk gösterileri yapılmıyor mu? Bu bir aldatmaca değil midir? Madem bu 7 düvel tehdit sayılıyorsa alterantif olarak önce bölge ülkeleri ile ortak bir platform, ikinci aşama İslam ülkeleri ile birlik ve nihai aşamada da mazlum ülkeler ile ortak bir birlik oluşturmak konusunda 17 yılda tek bir adım atılmış mıdır?
Bu şartlar altında yedi düvel tehdidi tamamen seçim kazanmak için kullanılan bir argüman değilse nedir?
YEDİ DÜVEL
Diller, eller, ayaklar bağlanmış,
Bizi sollamış yetmişyedi düvel!
Beyin ütülenmiş, dimağ dağlanmış,
Oy avı için yetmiş, “yedi düvel”!
Ekrem Şama